Teknoloji, yaratıcılarını yansıtır. Dolayısıyla kadınlar ve kız çocuklarını merkeze alan teknoloji ve inovasyon alanlarındaki gelişmeler yine kadın ve kız çocuklarının teknoloji alanında yetişmeleriyle mümkün olacaktır. Günümüzde kadınlar hem STEM eğitiminde hem de kariyerlerinde azınlık konumunda olup mühendislik mezunlarının yalnızca %28'ini, yapay zekâ çalışanlarının %22'sini ve küresel olarak teknoloji sektörü çalışanlarının üçte birinden azını temsil etmektedir. Bu alanlarda eşit temsil olmadan, kadınların teknolojiyi, araştırmayı, yatırımları ve politikayı şekillendirmeye katılımı kritik derecede sınırlı kalacaktır. Aynı zorluklar, hızlı büyüyen ve yüksek ücretli kariyerlere erişimleri için de geçerlidir - teknoloji ve dijital inovasyon sektörleri altüst ettikçe, kadınların iş kayıplarının yükünü taşıyacağı gerçeğiyle daha da artan bir eşitsizlik gündeme girecektir.
STEM için kimin uygun olup olmadığına dair klişeler, kız çocuklarının bu alanlara girmekten caydırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu inançlar kendi kendini devam ettiren bir döngü haline gelmiştir: teknoloji alanlarında teşvik edilmeyen kızlar, gerekli bilgiden yoksun kalarak bu alana ilgileri azalmaktadır.
Teknolojiye girmeyi başaranlar ise genellikle aktif olarak düşmanca bir ortamla karşı karşıya kalmakta, önemli bir ücret farkı (yüzde 21) ve oldukça düşük terfi oranları (her 100 erkeğe 52 kadın) ile karşılaşmaktadır. Yüzde 22'lik bir kesim ise sektörde gördükleri ayrımcı muamele nedeniyle işgücünden tamamen ayrılmayı düşündüklerini söylemektedirler.
Okullardaki toplumsal cinsiyet önyargılarını ortadan kaldırmak için çalışmak ve kız çocuklarının STEM alanlarında kendilerini özdeşleştirebilecekleri kadın mentorlara erişimini sağlamak da kilit öneme sahiptir. STEM'i diğer disiplinlerle ilişkilendirmenin yanı sıra toplumsal sorunlara yönelik potansiyel uygulamalarını vurgulamak da kızların ilgisini artırmaya yardımcı olabilir. Kadınların değişen işgücü piyasasında başarılı olmalarına yardımcı olmak için, özellikle geride kalma tehlikesiyle karşı karşıya olan gruplara odaklanarak hedefe yönelik yeniden beceri kazandırma ve beceri geliştirme programları oluşturulmalıdır.
Daha kapsayıcı, daha az önyargılı teknoloji yaratmak, insan haklarına dayanan tasarım ve düzenleme süreçleriyle başlar. Bu da yeni dijital araçların tasarımında marjinalleştirilmiş ve savunmasız kadınların yanı sıra sosyal ve davranışsal bilimciler ile insan hakları uzmanlarının seslerinin merkeze alınması anlamına gelmektedir. Bu süreçlerin eşit haklara sahip doğru sürdürülebilmesi adına, geleceğin kadınlarına bugünün kadınları olarak destek olmanızı ve bu farkındalığı oluşturmaya yönelik toplum genelinde geliştirilecek araçlara katkıda bulunmanızı temenni ediyoruz.